Mesneviden Hikayeler

Hayvanların dili

Kurtların, kuşların dilinden anlayan Hazret-i Süleyman aleyhisselama gelen bir adam yalvarır: – Ne olur ey Allah’ın nebisi bana da hayvanların dilini öğret de ben de konuştuklarından anlayayım. Süleyman aleyhisselam izin vermez: – Olmaz, der. Sen onların konuştuklarını dinlersen sabredemezsin. Arkasındaki hikmetleri düşünemezsin. Kurtların, kuşların dilinden anlayan Hazret-i Süleyman aleyhisselama gelen bir adam yalvarır: – Ne olur ey Allah’ın nebisi bana …

Read More »

Muflis Adam

Malsız, mülksüz, evsiz, barksız bir adam vardı. Aç gözlü ve arsızdı. Aynı zamanda insanları aldatırdı. Kadı buna ceza verdi. Hapishaneye koydu. Kısa zamanda oradakileri de kendinden bıktırdı. İnsanlık şerefini ayaklar altına alan bu adam, çağrılmadığı halde, sinek gibi her sofraya dalardı. Altmış kişinin yiyeceğini tek başına yerdi. Selâmsız, sabahsız, yüzsüzlükle oturduğu sofrada, hiç kimsenin bir lokma yemesine fırsat vermezdi. Zindandakiler …

Read More »

Kör; Sağır ve Çıplak

Sebe şehri, çok büyük bir şehirdi. Öylesine büyüktü ki, büyüklüğü bir tepsi kadardı. Bu ulu ve büyük şehir, çok uzun olmasının yanında, çok da sağlamdı. Ama sağlamlığı bir soğan kadardı. Sebe şehrinde sayısız insan ve diğer canlılar yaşardı. Fakat hepsi üç kişiden ibaretti. Onlardan biri kör, biri sağır, diğeri de çıplaktı. Bir gün üçü bir aradayken kör, ”Bakın şu taraftan …

Read More »

Kötü Sesli Muezzin

Çok kötü sesli bir müezzin vardı. Halkının çoğu müslüman olmayan bir ülkede ezan okumaya başladı. Orada bulunan müslümanlar, ”Bu çirkin sesinle ezan okuma. İnsanlar arasında kargaşaya sebep olursun. İslâm dinine de zarar verirsin” dediler. Müezzin aldırış etmedi, çirkin sesiyle ezan okumaya devam etti. Bir gün elinde bir kat elbise, mum ve helva gibi hediyelerle birlikte kâfirin biri çıkageldi. ”Nerede o …

Read More »

Papağan Ve Tacir

Ticaretle uğraşan bir adamın güzel bir papağanı vardı. Bir gün bu tâcir işi gereği Hindistan’a gitmek için yol hazırlığına başladı. Cömertliği ile tanınan bu tüccar, köle ve câriyelerine tek tek sordu: ”Sana Hindistan’dan ne getireyim? Ne istersin?” Her biri ayrı ayrı istekte bulundu. Bu cömertve iyi kalpli tüccar onların isteklerini not aldı. Getireceğine dair söz verdi. Sıra papağana geldi. Ona …

Read More »

Çoban Ve Hz. Musa

Musa aleyhisselâm, yolda giderken bir çobana rastladı. Çoban şöyle diyordu: ”Ey Allahım! Ey Allahım! Sen neredesin? Sana kul kurban olayım. Çarığını dikeyim. Saçlarını tarayayım, Elbiseni yıkayayım. Bitlerini kırayım. Sana süt getireyim. Elini öpeyim. Ayağını ovayım. Uykun geldiğinde yatacağın yeri süpüreyim. Ey büyük Allahım! Bütün keçilerim yoluna kurban olsun. Hey hey diye çağırıp, feryat ettiğim rabbim benim.” Musa aleyhisselâm sordu: ”Sen …

Read More »

Üç Nasihat

Bir zavallı kuş tuzağa düşmüş, hile ile yakalanmıştı. Kuş kendisini yakalayan avcıya, ‘Ey efendi, sen hayatında birçok defa koyun ve sığır yemişsin, pek çok kere de develer kurban etmişsindir. Sen onların etleriyle bile doymamışken benimle hiç doymazsın. Beni serbest bırakırsan sana üç öğüt veririm. Öğütlerime göre kararını verirsin. Bu üç öğütten birincisini senin elinde iken vereceğim. İkincisini şu çatının üzerinde, …

Read More »

Mecnun ve Devesi

Mecnûn, Leylâ’sının köyüne gitmek için dişi bir deveye bindi. Bir süre yol aldılar. Mecnûn’un bütün derdi, sevgilisinin köyüne bir an önce ulaşmaktı. Dişi deve ise geride bıraktığı yavrularını düşünüyordu. Onun da tek derdi, bir an önce geriye dönüp yavrusuna kavuşmaktı. Mecnûn bir an dalıp gittiğinde deve geriye döner, köye yavrularına kavuşmak için koşmaktaydı.Mecnûn kendine geldiğinde, devenin yönünü tekrar Leylâ’nın köyüne …

Read More »

Suçlu

Davud peygamber zamanında yaşayan bir adam herkesin yanında, ”Yâ rabbi! Bana zahmetsiz bir zenginlik ver. Beni tembel yarattığın gibi, rızkımı da çalışmadan ihsan et” diye, sabahtan akşama dua ederdi. İnsanlar, onun işsiz güçsüz haliyle zenginlik istemesine gülerek, ”Sen deli misin? Yoksa esrar mı içersin? Aklı başında olan bir kimse böyle bir talepte bulunmaz. Allah’ın peygamber olarak seçtiği, çeşitli mûcizeler lutfettiği …

Read More »

Aslan, Kurt ve Tilki

Bir gün, arslan kurt ve tilki avlanmak için dağa çıkarlar. Avlanırken birbirlerine yardım etmek için, aralarında sözleşirler. Geniş arazide, yardımlaşma sayesinde daha çok av yakalayacaklardır. Aslanın kurt ve tilkiyle arkadaşlık yapmak zoruna gitse de, yoldaşlığını ikram ve lutuf olarak görür. İşleri rast gider. Bir yaban öküzü, bir dağ keçisi, bir de tavşan avlarlar. Avlarını kanlar içerisinde sürükleyerek ağaçlık bir su …

Read More »

Adalet

Hastalıktan perişan olmuş bir adam doktora gitti. Hasta doktora, ”Nabzıma bak da derdimi anla” dedi. Doktor hastanın nabzına baktı, kalbini dinledi, iyice muayene etti. Hastanın ölümünün yakın olduğuna karar verdi. Hiç ümit yoktu. Hastaya, ”Sana ne ilâç gerekir ne de perhiz. Gönlün ne istiyorsa onu yaparsan, hastalığın iyileşir” dedi. Hasta, doktorun tavsiyesine sevindi. Ferahlamak için ırmak kenarına gezinti yapmaya gitti. …

Read More »

İki Dost

Geçmiş zamanlarda bir şehirli ile bir köylü ahbap olmuştu. Köylü şehire geldiğinde, şehirli tanışının evine giderek yerleşir, iki üç ay kalır, dükkânından ve sofrasından ayrılmazdı. Köyüne dönerken, bütün ihtiyaçlarını karşılıksız olarak şehirli dostu karşılardı. Köylü, her şehire gelişinde, şehirli dostunu köye davet eder ve, “Sevgili efendim! Sen hiç gezmeye çıkmaz mısın? Köyümüze gelip, ne zaman misafirimiz olacaksın? Allah aşkına, bütün …

Read More »

İnciyle İmtihan

Gazneli Sultan Mahmud, bütün devlet adamlarının hazır olduğubir sırada, divan toplantısının yapıldığı salona geldi. Cebinden bir inci çıkardı. Vezirinin avucuna koydu ve, ”Bu nasıl bir incidir? Değeri nedir?” diye sordu. Vezir, ”Yüz eşek yükü altın eder” dedi. Sultan, ”İnciyi kır, iyice döv” deyince vezir, ”Sultanım! Bu inciyi ben nasıl kırarım? Ben sizin malınızın iyiliğini isterim. Böyle paha biçilmez bir inciyi …

Read More »

Ahırdaki Ceylan

Bir avcı yakaladığı nazlı ceylanı, bahçesindeki öküzlerle, eşeklerle dolu ahıra kapattı. Ceylan ürkek ürkek oradan oraya kaçıp durdu. Gece yarısı ahıra gelen avcı, yemlikleri samanla doldurup gitti. Öküzler, eşekler önlerine dökülen samanı şeker gibi yediler. Ceylan onların çıkardığı tozdan dumandan rahatsız oldu. Yüzünü sağa sola çevirdi. Karınları doyan eşekler, ceylanla dalga geçmeye başladılar. Eşeğin biri, ”Ceylanlarda padişah ve beylerin huyu …

Read More »

İhtiyarlık Hastalığı

İhtiyarın biri doktora, ”Aklım dağınık, düşüncelerim perişan” diye şikâyette bulundu. Doktor, ”Aklının dağınıklığı, perişanlığın ihtiyarlıktandır” dedi. Hasta ihtiyar,”Sırtım da şiddetli ağrıyor” diye sızlandı. Doktor, ‘İhtiyarlık vücudunu zayıflatmış” dedi. Hasta ihtiyar,”Ne yersem yiyeyim dokunuyor, hazmetmekte zorlanıyorum” diye şikâyete devam etti. Doktor, ”Midenin görevini yapmaması da ihtiyarlıktandır” dedi. Hasta ihtiyar, ”Nefes alırken zorlanıyorum, nefes darlığı çekiyorum” deyince. Doktor, ”Doğrudur. İnsan ihtiyarlayınca her …

Read More »

Acılar Sevgiyle Tatlılaşır

Lokman, işinde becerikli, sadık ve sevilen bir köleydi. Efendisi ona oğullarından daha çok güvenirdi. Çünkü o, görünüşte köleydi ama nefsinin efendisiydi. Efendisi, ondaki bu olgunluğun farkındaydı. Lokman’ı âzat etmek için uygun bir fırsat kolluyordu. Efendinin önüne yemek geldiğinde, Lokman’ı çağırır, önce onun yemesini isterdi. Onup yiyip içtiklerini zevkle yer, yemediklerine elini sürmezdi. Bir gün, efendiye bir kavun hediye getirdiler. Her …

Read More »

Keramet Ağacı

Ülkenin birinde bir bilgin masal olarak, ”Hindistan’da bir ağaç var, ağacın meyvesinden yiyen, ne ihtiyarlar ne de ölür” dedi. Ülkenin padişahı, bu sözü sadık bir dostundan duydu. Söylenileni gerçek zannederek, o ağacın meyvesine âşık oldu. Bu ağacı bulması ve meyvesini getirmesi için değerli adamlarından birini Hindistan’a gönderdi. Padişahın adamı, Hindistan ve çevresinde o ağacı bulmak için, yıllarca dolaştı durdu. Gezmedik …

Read More »

Üç Düş

Bir Yahudi, bir Hıristiyan ve bir Müslüman birlikte yola çıkmışlardı. Bir konağa geldiler. Bir hayırsever onlara helva getirdi. Müslüman o gün oruçluydu, diğer ikisi de karınlarını iyice doyurdu. İftar vakti Müslüman helvayı yemek istedi, ama diğerleri tok oldukları için helvayı ertesi güne bırakmayı önerdiler. Müslüman, ‘öyleyse paylaşalım ve herkes istediğini yapsın’ dedi. Bunun üzerine ona, ‘pay eden ateştedir’ sözünü hatırlatarak …

Read More »

Eyaz’ın Sırrı

Padişahın Eyaz’a olan güvenini kıskanan beyler, ‘nasıl olurda Eyaz tek başına otuz adamın aldığı parayı alır?’ dediler. Bir gün padişah beyleriyle birlikte ava çıktı. Uzaktan bir kervanın geçtiğini gördüler. Padişah beylerinden birine, ‘git de sor bakalım kervan nereden geliyor’ dedi. Adam gitti ve sordu, ‘Rey’den geliyorlar’ dedi. Bu kez padişah, ‘peki nereye gidiyormuş kervan?’ diye sorunca adam afalladı. Cevabi yoktu …

Read More »

Üç Şehzade Öyküsü

Bir padişahın üç oğlu vardı. Hepsi de birbirinden eliaçık, korkusuz ve anlayışlı idi. Ülkeyi tanımak için bir geziye çıkmak istediler. Ülkenin işlerini düzene koymak için her yeri gezeceklerdi. Vedalaşırken babaları dedi ki, ‘nereye gitmek isterseniz gidin, ama sakın Akıl-Kapan adlı kaleye gitmeyin. O kalenin her yeri güzel resimlerle, süslemelerle doludur. Ama Yusuf’un aklını almak için Züleyha’nın odası da öyle süslüydü. …

Read More »

Öküz Sanılan Aslan Öyküsü

Adamın biri öküzünü ahıra bağladı. Bir aslan gelip öküzü yedi ve sonra onun yerine geçti. Gece adam ahıra gelince öküzünü aradı. Karanlıkta aslanı seçemedi ve öküz diye onun yanına gitti. Onu öküz zannedip eliyle onu dokundu ve böğrünü yoklamaya başladı. Aslan kendi kendine, ‘Eğer gündüz gözüyle görseydi, korkudan ölürdü. Beni öküzü zannediyor, onun için bu kadar rahat’ dedi.

Read More »

Zahidin Gözü Öyküsü

Bir gün bir dostu bir zahide böyle dedi, ‘İbadet esnasında az ağla, yoksa gözün bozulur’ diye korkutmak istedi. Zahit, ‘Allah’a kavuşmak uğruna iki gözümden olsam gam yemem. Eğer Allah’ı görmeyecekse, o göz olmaz olsun’ diye cevap verdi.

Read More »

Bedevî ile Filozof

Bir bedevî, devesine içi dolu iki çuval yüklemişti. İkisinin ortasına da kendisi oturmuş bir vaziyette gidiyordu. Yolda üstü başı perişan biriyle karşılaştı. Biraz sohbetten sonra, adam çuvallarda ne olduğunu sordu. Bedevî, ”Çuvalın birinde buğday, diğerinde kum var” diye cevapladı. Adam, ”Neden çuvala kum doldurdun?” dedi. Bedevî, ”Kum çuvalını, buğday çuvalını dengelemesi için koydum” deyince, adam, ”Öyle yapacağına, kafanı çalıştırıp buğdayın …

Read More »

Hz. Musa’nın Doğumu

Firavun; rüyasında Hz. Musa’nın doğacağını, tacını, tahtını yerle bir edeceğini gördü. Hemen rüya yorumcularını,kâhinlerini, büyücülerini çağırdı. Gördüğü rüyayı anlattı.Çare bulmalarını istedi. Kâhinler Firavun’dan Hz. Musa’nın anne rahmine düşeceği geceyi tesbit etmek için süre istediler. Şeytanların, ifritlerin ve kâfir cinlerin yardımıyla bu geceyi tesbit ettiler. Firavuna gelerek,”Çocuğun muharrem ayının filan gecesi anne rahmine düşeceğini tesbit ettik. O gün gelmeden şehrin büyük …

Read More »

Âşık Öldüren Mescid

Rey şehrinin yakınlarında bir mescid vardı. Bu mescidde kim gecelediyse sabahleyin ölüsü bulunuyordu. Bu yüzden o civarda yaşayanlar geleni gideni uyararak, ”Sakın bu mescidde konaklamayın. Kuvvetli bir büyü veya tılsım mı var? Yoksa güçlü perileri mi var? Bilemiyoruz. Bildiğimiz, burada yatanın sabaha canını teslim etmiş olarak çıkması. Canını seven, bu mescidde yatmasın” diyorlardı. Hatta, tedbir olarak gece olunca mescidin kapısına …

Read More »

Yılanı Çalınca

Bir yılancı vardı. Bir gün bir hırsız gelip ondan bir yılan çaldı. Deliliğinden çaldığı yılanı bir nimet gibi görüyordu. Yılan hırsızı soktu ve adam acılar içinde can verdi. sonra sahibi yılanı bulunca, ‘Onu bulmak için can atıyordum, dua ediyordum. Allah’a şükürler olsun ki duamı kabul etmedi, yoksa olan bana olurdu.’

Read More »

İsa İle Deli Öyküsü

Bir akılsız İsa ile birlikte yola çıktı. Yolda içi kemiklerle dolu bir çukura rastladılar. Deli, İsa’dan Allah’ın isimlerinin sırrını öğrenmek istedi. Amacı ölüleri diriltmekti. İsa bu isteğini reddetti ve adama, ‘Senin ağzın o isime layık değil’ dedi. ‘Benim harcım değilse, öyleyse sen dirilt kemikleri!’ dedi adam. İsa Allah’a, ‘Allah’ım, nasıl olurda bu hasta adam kendi derdini bırakmış başka dertlerle uğraşıyor? …

Read More »

Kıl mı Hilal mi?

Ramazan ayı yaklaşmıştı. Birkaç kişi hilali görmek için dağa çıktı. İçlerinden biri ayı gördüğünü söyledi, ama Ömer görmemişti. Ömer ona, ‘Sen ayı değil, hayal görmüşsün’ dedi, ‘elini ıslat da kaşlarını düzelt.’ Adam Ömer’in dediğini yaptı, kaşlarını düzeltti. ‘Artık ayı göremiyorum’ dedi adam. ‘Evet’ dedi Ömer, ‘kaşının bir kılı seni yanılttı.’

Read More »

Yangın Öyküsü

Hiç kimsenin başa çıkamadığı bir yangın çıkmıştı. Evlerden kuş yuvalarına kadar herşeyi kül ediyordu. Şehrin yarısı yandı. Su dökdükçe alevler büyüyordu sanki. Halk koşa koşa Ömer’den yardım istemeye koştu. Ömer dedi ki, ‘bu yangın sizin cimriliğinizin bir alevidir. Su ile değil, cimriliği bırakıp da ekmek dağıtarak söner bu yangın.’ Halk itiraz etti, ‘bizim elimiz zaten açıktır!’ Ömer bunun üzerine, ‘siz …

Read More »

Vefasız Doğan Öyküsü

Bir gün padişahın güzel doğanı saraydan kaçtı, yaşlı ve yoksul bir kadının evine gitti. Kadın o sırada yemek yapmak için un eliyordu. O güzel ve bakımlı doğanı görünce yakaladı, ayaklarından bağladı. Sonra, ‘Belli ki sana iyi bakmamışlar, kanatların fazla uzun, tırnakların da. Merak etme ben sana iyi bakarım’ diyerek önce kanatlarını kısalttı, sonra da tırnaklarını kesti Padişan doğanını aramaya çıkmıştı, …

Read More »

Yansıyan

Çinli Ressamlar kendilerini Rumlu ressamlardan daha üstün görüyorlardı. Rum ressamlar ise, ‘biz onlardan daha üstünüz’ diyorlardı. Bunun üzerine padişah gerçek üstünlüğe kimin sahip olduğunu anlamak için onları sınamaya karar verdi. Her iki tarafı da huzura çağırdı. Aslında Rum ressamlar resimden daha iyi anlıyordu. Her iki taraf da birer odaya çekildi. Çinliler her sabah değişik değişik boyalar istiyordu. Rumlar ise önce …

Read More »

Beni Tutma

İsa, ardında bir aslan varmış gibi hızlı bir şekilde bir dağa doğru kaçıyordu. Bunu gören biri nedenini merak edip peşinden gitti. Zor yetişti hızlı hızlı koşan İsa Peygambere bağırarak ona seslendi, ‘kimden kaçıyorsun böyle?’ ‘Beni tutma, bir ahmaktan kaçıyorum’ diye cevap verdi İsa. Adam, ‘sen Mesih değil misin? sen körleri iyileştiren, ölüleri dirilten değil misin? Öyleyse niçin korkuyorsun?’ ‘Bütün gücümü …

Read More »

Ben Bir Aynayım

Bir gün Ebu Cehil, Peygamber’i gördü ve, ‘Haşimoğullarından bir çirkin belirdi’ dedi. ‘Haddini aştın, fakat doğru söz söyledin’ dedi Peygamber. Sonra Ebu Bekir Peygamber’i gördü ve, ‘sen bir güneşsin’ dedi, ‘parla ve dünyayı aydınlat.’ Peygamber ona da, ‘doğru söyledin ey Ebu Bekir’ dedi. Tanık olanlar bunun nedenini sordular, ‘Ben bir aynayım, kim bakarsa bende kendini görür’ diye cevap verdi Peygamber.

Read More »

Ömer Ve Çalgıcı Öyküsü

Ömer’in zamanında çeng çalan yaşlı ve zengin bir çalgıcı vardı. Bülbül’ü bile kendinden geçiren güzel bir sesi vardı. onu dinleyen herkes keyiflenir, mutlu olurdu. Mucizelere neden olan sesi vardı. Çalgıcı yaşlanınca o benzeri olmayan sesi de çirkinleşti. Artık kimse ilgilenmiyordu. Yıldızların bile kıskandığı o ses, yaşlı eşeğin sesine dönmüştü. Sonunda kazancı kesildi, yoksul oldu. ‘Ey Allah’ım’ dedi çalgıcı, ‘bana uzun …

Read More »

Hz. İsanın Bir İnsandan Uzaklaşması

Bir gün Hz. İsâ, arkasından vahşi bir aslan kovalıyormuş gibi, dağa doğru bütün gücüyle koşar. Adamın biri de peşinde koşarak kendisine yetişir. Neden böyle kaçtığını sorar. Hz. İsâ acelesinden, adamın sorusuna cevap veremez. Adam bir müddet daha arkasından koştuktan sonra, ”Allah rızâsı için biraz dur da neden böyle kaçtığını söyle. Çünkü arkanda ne bir düşman nede vahşi bir hayvan var” …

Read More »

Eşeği Satılan Derviş Öyküsü

Bir Allah dostu bir tekkeye konuk oldu, bineğini ahıra bağladı. Eliyle eşeğin yemini, suyunu verdi. fakat tekkede yaşayan sufiler çok yoksullardı. Bu yüzden eşeği satmaya karar verdiler. Eşeği sattıktan sonra parasıyla yiyecek alıp mum yaktılar. ‘Bu gece tekkede sema var, yemek var’ diye duyurdular. Misafirleri uzak yoldan gelmişti, yorgundu. Diğerleri onu böylece güzelce ağırladılar. Sufi ilgiden çok memnun oldu. Sonra …

Read More »

Yusuf ve Dostu ve Ayna Öyküsü

Bir gün Yusuf Peygamber’i merhameti yüksek bir çocukluk arkadaşı ziyarete geldi. Yusuf’a kardeşlerinin yaptıklarını, onların kıskançlıklarını hatırlattı. Bunun üzerine Yusuf, ‘o kıskançlık bir zincirdi, biz ise aslandık. Zincire vurulmak aslanı utandırmaz’ dedi. dostu ona kuyudaki halini sordu. Yusuf, ‘ay görünmez olduğunda nasıl olursa, ben de kuyuda öyledim. Ay görünmez olur, sonra tekrar çıkar gökyüzünde. Buğdayı toprağın altına atarlar, sonra onu …

Read More »

Salih’in Ağlayışı

Salih’in devesini o kötü topluluk öldürmüştü. Salih onlara dedi ki, ‘Üç gün sonra Allah’ın gazabı gelip çatacak. Hepinizin rengi değişecek.’ Üç gün sonra yüzlerinin sarardığını farkettiler. Ertesi gün hepsinin yüzü kızardı. Bir sonraki gün hepsinin yüzü karardı. Umutsuzluk içinde dizleri üstünde çöktüler. İşte Kur’an, ‘Diz çökmüş halde yere kapanarak helak oldular’ ayetiyle onların durumunu anlatır. Salih şehre döndüğü zaman her …

Read More »

Ömer İle Elçi Öyküsü

Bir gün Medine’ye Ömer’i görmeye bir elçi geldi. Elçi Bizans’tan geliyordu. Onu bir köşkte bulmayı umarken bir hurma ağacının dibinde uyurken buldu. Onun bu alçakgönüllü ve aynı zamanda heybetli halinden etkilendi ve korkuya kapıldı. Az sonra uyanan halife,elçiyi selamlayarak yanına çağırdı. Sözleriyle elçinin merakını uyandırdı. Elçi, Ömer’e sorular sormaya başladı, halifenin incelikli ve gizemli cevaplarına hayran kalan elçinin aklında ne …

Read More »

Cömert Şeyh Öyküsü

Cömert bir şeyh vardı. büyük miktarlarda borçlanır yoksullara dağıtırdı. Yine borç ile bir tekke yaptırdı, mal mülkü neyi varsa Allah yoluna vermişti. Allah da onun bornçlarını ödemesini sağlardı. Şeyh böylece hayatını sürdü, hep borç aldı ve yoksullara dağıttı. Ömrünün sonuna erdi. Hastalandı. Borçlu olduğu kişiler gelip etrafında toplandılar. Hepsi üzgün ve umutsuzdu. Şeyh onlara, ‘Allah’ın beş yüz dinar bulmaya gücü …

Read More »

Tekkenin Kapısında

Güzeller güzeli Bağdat’lı Cüneyd’in, o hakikat erinin tekkesine bir gün, gerçekten habersiz, okuması yazması olmayan bir delikanlı konuk oldu. Birkaç gün geçti aradan. Tekkedekiler, genç adamın tarikatten ve hakikatten habersiz biri olduğunu gördüler ve şaşırdılar. Birkaç gün daha geçti ve müritler, adamı tekkeden uzaklaştırmak istediler. Delikanlı, ‘beni’ dedi, ‘lütfen şeyhinize götürün, ona öğrenci olmak ve dergahında bir lokmayla yetinmek istiyorum’ …

Read More »

Süleyman Peygamber’in Huzurunda

Bülbül dışında tüm kuşlar, Süleyman’ın (as) yanında toplanmıştı. Bir kuşu elçi olarak görevlendirdi. Bülbüle giderek, ‘buluşmamız gerek’ haberini iletmesini söyledi. Peygamber’in dileği, yuvasından ayrılmamış olan bülbüle ulaştı. O, dostlarına şöyle diyordu : ‘Süleyman’ın buyruğu budur. O, kuşkusuz sözü doğru biridir, asla yalan söylemez. Buluşma sözü verdi. O dışarda biz içerdeysek, buluşmamız imkansız olur. Yuvalarımıza sığmaz çünkü. Başka bir yol da …

Read More »

Köhne Dünya

Ethemoğlu İbrahim birgün tahtına kurulmuştu. Önünde ardında köleler elpençe divan duruyorlardı. Başında altınlarla süslenmiş bir taç, sırtında süslü bir elbise vardı. Hızır, bir deveci kılığında, izin almadan huzuruna girdi. Köleler onun heybetinden bir söz söylemediler, nefes bile almadılar.. onu kim gördüyse başını eğdi. İbrahim, Hızır’ı görünce, ‘A yoksul, sana kim yol verdi?’ dedi. Hızır, ‘Burası’ dedi, ‘benim yerim değil mi? …

Read More »

Keçi İle Tilki

Tilki derin bir kuyuya düşmüş çırpınıyordu. Çaresiz beklemeye başladı. Biraz sonra yukarıdan bir ses geldi. Tilki baktı, bir keçiydi, ‘dostum nasıl su bol mu aşağıda, tadı iyi mi?’ diye sordu. Susamıştı. Tilki’nin gözleri parladı, ‘in de bir bak’ dedi, ‘içmeye doyamazsın’ Bir ip sallandırdı aşağı, tutunarak indi. Tilki, keçi iner inmez çıktı kuyudan. İpi geri çekti.

Read More »

İyilikten Ölmek

Doktor, hastaya, ‘nasılsın?’ diye sordu. Hasta, ‘çok terledim doktor’ dedi, ‘her yanım su içinde kaldı’ Doktor, ‘oh oh ne güzel’ dedi, ‘demek ki iyileşiyorsun’ Ertesi gün yine sordu, ‘nasılsın?’ diye. Bu kez, adam, ‘sorma doktor’ dedi, ‘bir titreme geldi, zangır zangır birbirine vuruyor dişlerim’ ‘Oh oh ne ala’ dedi Doktor, ‘çok iyi, durumun iyiye gidiyor’ Ertesi gün tekrar sordu, ‘bugün …

Read More »

Yanlış Yerde Yanlış Kişiyle

Korulukta, şakıyarak akan gürül gürül ırmağın kıyısındaki yosunlu kayalar arasında bir sabah Kurbağa ile Fare karşılaştı. Selam sabahtan sonra hayli söyleştiler. Arkadaş oldular. Ertesi gün tekrar buluştular. Gün boyu yarenlik ettiler. Birlikte yiyecek aradılar, birlikte dolaştılar. Akşam karanlığı inmeye başlayınca da yine, Fare kayanın kovuğuna, Kurbağa suyun dibine çekildi. Sabah açılınca, Kurbağa sudan çıkarak sesleniyor, Fare kovuktan çıkarak birlikte geziyor, …

Read More »

Kedi mi Et mi?

Adamın huysuz, aç gözlü, müsrifti karısı. Binbir güçlükle kazandığıyla alıp getirdiğini düşünmeden harcar, ziyan ederdi. Geçimsizdi, evde hırgürden geçilmiyordu. Bir akşam iki kilo et getirdi, ‘yarın şöyle leziz bir yahni yap da yiyelim’ dedi. Ertesi gün Kadın, bir kısmını öğleyin kalanını öğleden sonra közde pişirerek yedi eti. Akşam Adam’ın önüne bir çanak kuru pilav koydu. ‘Eti pişirmedin mi?’ diye sorunca …

Read More »

Kili Şekerden Yemek

Adam kil yemeye alışmıştı. Bir gün çarşıya, şeker almaya gitti. Şekerciler sokağında geziniyordu. Vitrinde birbirinden lezzetli, herbiri farklı biçim ve renkte şekerin bulunduğu kavanozlar duruyordu. Bir süre bakındıktan sonra, ‘bana iki kilo şundan verir misin?’ dedi. Dükkan sahibi, kilo yerine kil kullanıyordu terazide. ‘Biraz bekler misin?’ diye sordu, ‘komşudan kilo alıp geleyim’ ‘Benim için kilo veya kil farketmez, şeker alacağım, …

Read More »

Gönül Diri Olunca

Cömertti, fakat parası eliaçıklığı kadar çok değildi. Allah cömert insana el darlığı göstermesin, cimriyi de varlık sahibi etmesin. Gönlü yüce olanın isteği her zaman gerçekleşmez. Sel suyu yükseklerde durmadığı gibi, güzel amaçlar da yüce gönüllerden kaçar. Eliaçık adam parasının azlığına rağmen sahip olduğunu fazlasıyla ihtiyacı olanlara ulaştırır, bağış ve ihsanda bulunur, bu yüzden kendisi daima sıkıntıya düşerdi. Yoksulun biri ona …

Read More »

Debbağın Öyküsü

Adam, büyük bir şehre geldi. Şehrin çarşılarını gezerken, attarların bulunduğu sokağa girdi. Menekşe, gül, lavanta, nane ve ıtır kokularının doldurduğu sokakta bir süre yürüdü. Biraz sonra fenalaşmaya başladı, yere yığıldı. Görenler koştu, başına toplandılar. Kimisi nabzına bakıyor, kimisi kalbini dinliyor, kimisi ellerini ovuyor, burnuna gülyağı sürüyordu. Ne yaptılarsa olmadı. Adam ayılmıyordu. Çaresiz bir halde sağa sola koşturdular lakin derdinden anlayan …

Read More »

Geceleri La Havle Yiyen Eşek Öyküsü

Derviş seyahate çıkmıştı. Gezip dolaştıktan sonra, bir tekkeye düştü yolu ve oraya konuk oldu. Eşeğini de tekkenin ahırına bağladı. Selam sabahtan sonra sofra hazırlandı. Derviş yemeğini yerken eşeğini hatırladı. Tekkenin hizmetçisine, ‘kurban’ dedi, ‘benim merkebi unutmayasın sakın. Her gün tımar edip arpa ve samanını veresin’ Hizmetçi, ‘la havle…’ dedi, ‘bu nasıl söz, tabii ki bakacağız hayvana, sen merak etme, tımarını …

Read More »

Testideki Su

Yoksul Bedevi, çadırda eşiyle oturuyordu. Karısı yakınıyordu, ‘yoksulluk bize özgü. Eziyeti biz çekiyoruz, herkesin hayatı refah içinde geçiyor. Ne ekmeğimiz ne katığımız var. Suyumuz gözyaşından ibaret, testimiz bile yok. Güneş olmasa çıplağız, dolunay olmasa döşeğimiz yok. Halimiz nolacak?’ Adam, ‘daha ne zamana kadar’ dedi, ‘dünya malının peşinden koşacaksın? Şurada ne kadar ömrümüz kaldı ki…Aklı başında olan fazlaya eksiğe bakmaz. Genç …

Read More »

Azrail’in Bakışı

Ölüm meleği bir gün Süleyman peygamberin (as) huzuruna geldi. Yanında bir gencin oturmakta olduğunu gördü. Ona dikkatli dikkatli baktı. Şaşırmıştı. Kendisine Ölüm meleğinin tuhaf tuhaf baktığını gören delikanlı korkuya düştü. Beti benzi attı, rengi sarardı soldu. Yüreğindeki korku ateşiyle, Süleyman peygambere dönerek, ‘ey Allah’ın elçisi’ dedi, ‘sen ki hükmünü Allah’ın izniyle rüzgarlara geçiren bir peygambersin. N’olur bulutlara buyur da beni …

Read More »

Ak Haberciler

Hazret-i İbrahim, Allah’a yakararak, ‘Rabbim’ dedi, ‘bana ölüm yaklaştığında bildir’ ‘Halil’ yani ‘Dost’ makamına ulaşan Elçi, kulluğunu gittikçe artırdı. Yıllar geçti aradan, yakarışına cevap gelmemişti. Bir şafak vakti yine ellerini açarak, ‘Rabbim’ dedi, ‘bana ölümüm yaklaşınca bildirmeni dilemiştim. Duama icabet etmedin’ Yüce Allah’tan vahiy indi Elçi’ye, ‘saçlarındaki aklara bak ey Nebi. Sana çoktan haberci gönderdik’

Read More »

Özürün Değeri

Lokman Hekim’in esmer ve şişman olduğu söylenir. Bir gün, adamın biri onu kölesine benzetmiş, ve, ‘gel bakalım’ diyerek yakalamış, götürüp bir yıl çalıştırmış, ona bir ev inşa ettirmiş. Adamın daha önce kaçmış olan asıl kölesi bir yıl sonra çıkageldi, özür dileyip, bağışlanmasını diledi. Adam Lokman’a haksızlık ettiğini anlayınca çok üzüldü. Özürler diledi. Ayaklarına düştü. Lokman güldü, ‘Özürün bir değeri yok. …

Read More »

Kılavuz

Zemheri soğukları inmişti gökten. Kar yağıyor, şiddetli bir poyraz karı savuruyor, dondurucu bir tipi yeryüzünü kasıp kavuruyordu. Bir Allah dostu tipide yürürken bir köleye rastadı. Üzerinde yırtık bir mintan vardı sadece. Dişleri birbirine vuruyor, soğuktan tir tir titriyordu. ‘niçin efendine sana kalın bir giysi almasını söylemiyorsun?’ Köle, ‘neden söyleyeyim ki’ dedi, ‘benim halimi görmüyor mu? Beni benden daha iyi bilen …

Read More »

Tavusun Tüyleri

Adamın biri, bir tavus kuşunun, rengarenk, güzelim tüylerini yolduğunu görünce, ‘yazık değil mi a güzel kuş’ diye sordu, ‘o güzelim tüylerini yolup yolup atıyorsun. Herkes onlara sahip olmak için can atıyor’ Tavus kuşu, ‘haklısın’ dedi. Adam, ‘madem haklıyım bunun bir açıklaması olmalı o halde’ deyince, ‘ama ben de haklıyım’ dedi Tavus. ‘Nasıl yani?’ diye sordu Adam. ‘Tüy canımdan değerli değil …

Read More »

Zahmetsiz Dövme

Dövme yaptırmanın yaygın olduğu bir ülkede, adamın biri, dövmeciye giderek, ‘göğsüme dövme yapmanı istiyorum’ dedi. ‘Hay hay’ dedi Dövmeci, ‘ne resmi istersin?’ ‘Ben’ dedi Adam, ‘burcuma uygun olarak arslan istiyorum’ Dövmeci, ‘hem arslan hem de göğsüne istiyorsun, ilginç’ dedi ve iğneyi adamın göğsüne batırmaya başladı. Canı fena halde yanmıştı adamın, ‘aman ustacım’ diye bağırdı, ‘ne yapıyorsun, yaktın beni’ ‘Ne yapacağım’ …

Read More »

Yaşlılığın Yükü

Yaşlı Adam hastalanmıştı. Yakınları doktor çağırdı. Doktor geldi, ilkin nabzına baktı, ateşini ölçtü, göğsünü ve sırtını dinledi. Sonra hastaya, ‘şikayetiniz neydi?’ diye sordu. Yaşlı Adam, ‘sorma doktor’ dedi, ‘hafızam zayıf, aklım karışık, zihnim durgun’ dedi. Doktor, ‘endişelenmeyin, yaşlılıktan’ diye cevapladı. Adam, ‘bazen gözüm kararıyor, görmekte zorlanıyorum’ dedi. Doktor, ‘merak edecek bir şey yok, yaşlılıktan’ diye cevap verdi. Adam, ‘ne yesem …

Read More »

Sağırın Hasta Ziyareti

Temiz yürekli sağır bir adam, komşusunun hastalandığını duyunca, ziyaretine gitmeyi düşündü. Öyle ya, komşuluk hakkı bunu gerektiriyordu, ‘gidip hal hatırını sormalıyım’ dedi kendi kendine, ‘ama bir sorun var. Ben duymuyorum. Onun da hasta olduğu için sesi çıkmaz. Ne yapacağım?’ Biraz düşündükten sonra, ‘tabi ya!’ dedi, ‘hasta ziyaretinde genellikle aynı şeyler konuşulur. Ona nasılsınız denir, iyiyim teşekkür ederim der. Birşeyler yiyip …

Read More »

Ormanda

Orman sakinleri korku içindeydi. Azgın bir arslan, onlara dünyayı dar etmişti. Bir gün toplanarak, ‘böyle yaşanmaz, bir şeyler yapmalıyız’ dediler. Konuşup tartıştılar, bir sözcü seçerek Arslan’a göndermeye karar verdiler. Sözcü, ‘ey ormanların şahı’ dedi, ‘her gün içimizden birini yiyorsunuz. Buna itirazımız yok, hakkınız. Fakat, sizin yorulmanıza gönlümüz elvermiyor. Siz artık zahmet buyurmayın. Biz her gün yiyeceğinizi ayağınıza kadar getiririz. Böylece …

Read More »

Tilki İle Eşek

Bir çiftçinin, sırtı yaralı, karnı aç, zayıf bir eşeği vardı.Gece gündüz, otsuz kayalıklarda, yemsiz yiyeceksiz dolaşırdı.Orada içecek sudan başka bir şey yoktu. Yakınlarda bir ormanda da işi gücü avlanmak olan bir aslan vardı. Erkek bir fille boğuşmasından dolayı yaralanmış, güçsüz düşmüştü. Yerinden kalkıp avlanamıyordu. O avlanamayınca,artıklarıyla beslenen diğer hayvanlar da aç kalıyordu. Bir gün aslan tilkiyi çağırdı ve, ”Halimi görüyorsun. …

Read More »

Kerpiç Öyküsü

Susuzluktan yüreği yanan adam, ırmağın kıyısındaki yüksek, kerpiç duvara oturmuştu. Sudan çıkmış olan balık nasıl tekrar ona kavuşmak için çırpınırsa, adam da suya ulaşmak için öyle uğraşıyordu. Ne var ki duvar yüksekti, ne denli çabalasa yetişmesi imkansızdı. Az sonra oturduğu duvarın kerpiçlerine dikti gözünü. Hayli nemlenmiş ve yıpranmışlardı. Epeyi uğraştıktan sonra birini sökmeyi başardı. Alıp suya attı.Çıkan ses, kulağına bir …

Read More »

Kınamanın Sonu

Mecsitte, dört kişi namaza durmuştu. Bu sıra müezzin içeri girdi. Namazdakilerden biri, istemdışı bir biçimde, ‘ezanı okudun mu?’ diye sordu. Yanındaki Adam, ‘sus’ diye çıkıştı, ‘konuşunca namazın bozulacağını bilmiyor musun?’ Yanındaki atıldı bu kez, ‘onu kınıyorsun ama’ dedi, ‘kendi namazını da bozmuş oldun’ Dördüncü hareketlendi sonra, kendi kendine, ‘oh’ dedi, ‘çok şükür benim namazım bozulmadı’

Read More »

Sevgilinin Dikeni

Mecnun bir gün fırsatını bulup, Leyla’yla yalnız kalmıştı. Leyla, ‘Ey aşık’ dedi, ‘neyin varsa getir’ Mecnun, ‘Ey ayyüzlü’ dedi, ‘senin aşkınla ne suyum kaldı ne kuyum. Ne ciğerlerimde biraz su kaldı benim, ne geceleri gözüme uyku giriyor. Aşkın aklımı aldı, şimdi bir tek canım kaldı, senden bir emir bekliyorum. Canımı istersen hemencecik veririm onu’ Leyla dedi ki, ‘ey yiğit, ben …

Read More »

Eşeğin Sonu

Tuz yüklü bir eşek çaydan geçiyordu, ayağı kayıp suya yuvarlandı. Tuz suda eridi. Eşek kalkıp da yükün hafifliğini görünce ayağının kaydığına çok sevindi. Bir gün de sahibi eşeğe sünger yükledi. Eşek, yükün suda hafiflediğini öğrendi ya! Çaya varır varmaz ayağı kaydı gibi suya seriliverdi. Süngerler suyu içtikçe şişip, şişip ağırlaştılar, o kadar ki eşek bir türlü kalkamadı, ölüp gitti.

Read More »

Kapıya Baş Koymak

Yaşlı bir Mecusi uzlete çekilmişti. Kimseyle görüşmüyor, dışarı çıkmıyordu. Tüm zamanını putuna hizmet ve kullukla geçiriyordu. Birkaç yıl sonra bir şeye ihtiyacı oldu. Ne yapayım, ne edeyim derken puta koştu. Önünde eğildi, secde etti, yakardı, ‘bana ancak sen yardım edebilirsin, mahvoldum, bittim, öldüm’ Yalvardı, yakardı fakat değişen bir şey olmadı, işi yoluna girmedi, derdine derman bulamadı. Kendisi üzerine konan sineği …

Read More »

Ömer’in Adaleti

Adaletiyle cihana nam salmış olan müminlerin emiri Hz.Ömer bir gün, Medine’de, çamurdan duvar yapıyordu. Bir yahudi, Basra hakimine şikayete geldi. Halife, ‘neyinden şikayetçisin?’ diye sordu. Musevi, ‘benden’ dedi, ‘yüz bin dirhemlik mal aldı, ödemiyor, beni sürekli atlatıyor’ Halife, ‘üzerinde kağıt var mı?’ diye sordu. ‘Yok’ dedi Musevi. Hz.Ömer, bir çanağa şöyle yazdı : ‘senden şikayetçi olan çok, razı olanlar azdır. …

Read More »

Uyku Zamanı Değil, Kalk Zengin Olduk

Vaktiyle adamın birine, yüklü bir miras kalmıştı. Kalmıştı ya, mirasyedi olduğundan değerini bilmedi. Har vurup harman savurdu. Hazıra dağlar dayanır mı? Kısa sürede tükendi serveti. Elinde avcunda bir şey kalmadı. Artık beş parasızdı, eskisinden daha yoksul ve çaresizdi. Bu hal bu melaldeyken, Allah’a yakarmaya, gece gündüz ağlayarak dua etmeye başladı. ‘Ey büyük Allahım!’ diyordu, ‘bana mal verdin para verdin servet …

Read More »

Tedbiri Önceden Almak

Kervan yolda konaklamış, gece olunca, muhafızlar başta olmak üzere herkes uykuya dalmıştı. Ölüm sessizliği çökmüştü üzerlerine. Çıt çıkmıyordu. Pusuya yatmış olan şakiler hareketlendiler. Tam zamanıydı. Kimsenin kılı kıpırdamıyordu. Uyuşmuş gibiydiler. Kervanı soyup soğana çevirmek hırsızlar için sandıklarından kolay oldu. Sabah kervancılar uyanınca, malların yerinde yeller esiyordu. Gece nöbet tutanları çağrırdı Kervancıbaşı. ‘Bir açıklamanız olmalı’ dediler. Muhafızlardan biri, ‘hırsızlar götürmüş’ dedi. …

Read More »

Kavuk Öyküsü

Allah yolunun yolcularından biri, başına dev bir kavuk geçirmişti. Nereye gitse başından eksik etmiyordu onu. Bir sabah evinden çıkmış, dergaha gidiyordu. Sokağın izbe bir yerinde, gizlenmiş olan Hırsız, onu kolluyordu. Tenha bir yere geldiğinde, arkadan baldırarak kavuğu kaptığı gibi kaçmaya başladı. ‘Dur’ diye bağırdı Derviş, ‘sarığı aç, içini gör de öyle götür’ Hırsız hem can havliyle kaçıyor hem de sarığı …

Read More »

Papağanın Mutluluğu

Zengin bir tüccar, evinde konuşkan, tatlı dilli, bir papağan besliyordu. Bir gün ticaret için Hindistan’a gitmesi gerekti. Yol hazırlığını yaptıktan sonra, ev halkıyla vedalaştı. Onlara isteklerini sordu. Sıra papağana gelince, ‘eee’ dedi, ‘söyle bakalım dudu dillim, sen neleristersin Hindistan’dan?’ Papağan, ‘efendim’ dedi, ‘gittiğin yerin ormanlarındaki papağanlara benim durumumu anlat. Sizin özleminizle yanıp tutuşan bir yakınınız var, de. Kafeste mahpus bir …

Read More »

Fil Öyküsü

Ömründe hiç fil görmemiş olan hintliler, merakla ahıra koştular. İçerisi karanlıktı, kimse bir şey seçemiyordu. Hayvana dokunuyor, anladığı gibi tarif ediyordu herkes. Biri, hortumunu tutarak, ‘fil bir borudur’ diyordu. Bir diğeri, kulağına dokunarak, ‘hayır’ diyordu, ‘fil bir yelpazedir’ Bir başkası, ayağına tutunarak, ‘bir sütun’ diyordu, ‘kocaman bir sütuna benziyor’ Öteki, sırtını elleyerek, ‘fil taht gibidir’ diyordu. Herkes, dokunduğu yerine göre …

Read More »

Sevgilinin Yurdu

Leyla’nın sevdasıyla çöllere düşerek vahşi hayvanlarla, ceylanlarla, kum taneleriyle yarenlik eden Mecnun, köpeği görünce hemen tanımıştı. Bu oydu, Leyla’nın mahallesinde gezinen köpek. O’ndan bir iz, bir gölge, bir koku taşıyordu. Hayvanı öpüyor, kokluyor, sımsıkı sararak, ‘üzerinde sevgiliden bir işaret taşıyan kutsal varlık’ diye ağlıyordu. Ordan geçmekte olan bir adam, dayanamadı, ‘ne yapıyorsun sen? Pis bir sokak köpeğine neden sarılıyorsun?’ diye …

Read More »

Dostu Gören Göz Öyküsü

Köylünün biri, kentli bir adamla dost olmuştu. Şehre gelince onun evinde konaklıyor, yiyip içiyordu. Arkadaşı bir dediğini iki etmiyor, evde kendini rahat hissetmesi için elinden geleni yapıyordu. Köylü adam her seferinde, ‘sen de çoluk çocuğu alarak köye gel, baharda bizim oralar çok güzelleşiyor’ diye ısrarla davet ediyor, arkadaşı ise, ‘inşallah’ diyordu, ‘işlerimi halledersem gelirim’ diyordu. Böylece aylar, yıllar geçti. Köylü …

Read More »

Delinin Aklı

Adamın biri, ‘kendisiyle bir sorunumu tartışacağım bir akıllı arıyorum’ diye dolaşıyordu. Bir dostu, ‘bizim memlekette’ dedi, ‘kendisini deliliğe vurmuş bir adam var’ Adam meraklandı, ‘anlatsana nasıl biri bu?’ ‘Valla’ dedi Adam, ‘bir sopaya biner, ardında çocuklar, sokakta koşar durur. Ama ondan akıllısını bulamazsın buralarda. Delilik giysisine bürünmüş bir akıllıdır o’ Bunun üzerine adam kalkıp akıllı delinin yaşadığı şehre gitti. Sora …

Read More »

Adil Paylaştırma Öyküsü

Kurt, Tilki ve Arslan arkadaş olmuş, avlanmak için ormana gitmişlerdi. Akşama kadar bir yaban öküzü, bir dağ keçisi bir de tavşan avladılar. Sırtlanarak mağaraya döndüler. Mükellef bir ziyafet sofrası kurdular. Sıra paylaşıma geldi. Arslan, kurda dönerek, ‘hadi dostum’ dedi, ‘şunları üleştir de afiyetle yiyelim.’ Kurt biraz düşündükten sonra, ‘sultanım’ dedi, ‘yaban öküzü sana layıktır, ormanın en güçlüsü ve bileği bükülemeyeni …

Read More »

Yoksa Sen de mi Gülyağı Şişelerini Devirdin?

Attar, dükkanında beslediği papağanı çok seviyordu. Çeşitli bitkilerden devşirdiği yağları, birbirinden şık şişelere doldurarak sattığı dükkanın neşesiydi papağan. Gelip gidenlerle şakalaşıyor, onları eğlendiriyordu. Üstelik bekçilik de yapıyordu kendisi dükkanda yokken. Eve veya mescide gideceği zaman, papağanı öğütlüyor, tezgahını ona emanet ediyordu. Günlerden bir gün öğleyin eve yemeğe gitmek üzere çıktı dükkandan. Çıkarken de papağana, ‘güzelim’ dedi, ‘buralar sana emanet, hemen …

Read More »

Aldanma Kuyusu

Vaktiyle bir ülkede bir Padişah ve onun da canından çok sevdiği bir oğlu yaşardı. Son derece iyi yetişmiş, okumuş, hocalardan dersler almış, kendisine gerekli olan ve olacak bilgilerle donanmış bir veliaht idi. Padişah’a Allah’ın emri gelip de dünyadan göçünce varis olacak tek kişi idi. Gecelerden bir gece Padişah rüyasında oğlunun öldüğünü gördü. Görünce de korku içinde uyandı. Düş olduğunu farkedince, …

Read More »

Bayezid’in Gözyaşları

Beline zünnarını bağlamış bir hristiyan bir gün Pazar yerinden kalktı, Bayezid’in yanına geldi. Bir zaman söyleştikten sonra, kuşkulardan arınarak müslüman oldu. Zünnarı koparıp attı. ‘Alemlerin Rabbi Allah’a bütün yüreğimle iman ediyorum, yine inanıyorum ki, Hazret-i Muhammed (asm) de onun son elçisidir’ dedi. İsevi, müslüman olup hakikate teslim olunca, Şeyh’in gözlerinden bir sel boşandı. Yüreğinde hidayete tanık olmanın heyecanı kabarmış, gözlerinden …

Read More »

Ateşe Düşen Yanmaktan Kurtulamaz

Padişahın görevden uzaklaştırdığı vezir dervişlere katılmıştı. Gönlü kırık, aklı karışıktı. Allah dostlarının yürek zenginliği bunları giderdi, gönlündeki sis dağıldı. Bir zaman sonra yeniden Padişah’ın ilgisini kazandı. Vazifeye çağrıldı. Fakat kabul etmeyerek, ‘akıllı insanların katında görevden alınmış olmak, çalışmaktan iyidir’ dedi. ‘Madem vazife kabul etmiyorsunuz, ülkenin meselelerini doğru anlayabilecekve işlerin üstesinden gelebilecek akıllı birini önerin bize’ dedi Padişah. Vezir, ‘akıllı kimse …

Read More »

İyilerle Paylaşma Öyküsü

Dervişin biri gezerken ayaksız bir tilki gördü, hayrete düştü. ‘Nasıl yaşar bu hayvan, ne yer ne içer?’ diyerek, Allah’ın lütfuna hayran oldu. Derken bir arslan çıkageldi, ağzında çakal taşıyordu. Görkemli ve korkunç hayvan avının bir kısmını yedi, doyunca kalanını bırakıp gitti. Tilki artığa doğru sürünerek yaklaştı ve afiyetle yiyip karnını doyurdu. Tilkinin yiyeceğinin ayağına geldiğini gören Derviş, kendi kendine, ‘Bir …

Read More »

Dervişin Gizi

Dervişin birini sımsıkı bağlamışlardı. Dudaklarını oynatıp Allah’a gizlice bir şeyler söylüyordu. Birisi o yüce sırrı anlamak için dudağına kulak verdi. Allah diyordu ki, ‘Ben senin divanen bin müddettir, seninle bir evde oturmadaydı. Eve onunla beraber sığmadın. Evde ya sen oturmalıydın ya o. Hükmüne uydum evden çıktım işte. Mademki sen varsın, bu deli gitti artık. Bu mezhepte bundan başka yol yok. …

Read More »

Ölüm Arslanı

Birisi ölmüştü. Tabutu el üstünde götürülüyordu. Allah aşkıyla kendinden geçmiş bir meczup, yaklaşarak, ‘Ölüm aslanının pençesinden kurtulamayan bu adam da kim?’ diye sordu. ‘Tanımıyor musun?’ dediler, ‘ ülkemizin en güçlü pehlivanıydı.’ Derviş, ‘Hımm’ dedi, ‘demek ülkenin en güçlü pehlivanıydı. Zavallı…bir gün, ölüm aslanıyla güreşeceğini düşünmüştür umarım.’

Read More »

‘Yüreğim Bağlı Değil’

Din bilgininin yolu tımarhaneye düşmüştü, ‘gidip bir gezeyim, delilerin halini göreyim’ diyerek kapıyı çalmıştı. Girince, elleri ayakları bağlı bir delinin sevinç içinde bağırıp çağırdığını, keyiften sarhoş olduğunu gördü. Yanına giderek, ‘yahu’ dedi, ‘elin kolun bağlıyken bu neşe de nedir? Tutsaksın, görmüyor musun halini?’ Deli, ‘elim ayağım bağlı benim’ dedi, ‘yüreğim bağlı değil. Gönlüm özgür olduktan sonra tutsak olmuşum ne çıkar. …

Read More »

Kurtla Kuzu

Kurtla Kuzu Kurtla kuzu aynı derede karşılaştı. Susuzluktan dilleri damaklarına yapışmıştı. Kurt yukarıda duruyordu. Hır çıkarmak için bir neden aradı. Doymak bilmeyen boğazının ateşlemesiyle, ‘ne diye bulandırıyorsun suyumu?’ diye bağırdı. Kuzunun ödü patlamıştı, ‘Allah aşkına’ dedi, ‘olacak şey mi bu? Su senden bana doğru akmıyor mu?’ Kurt dişlerini göstererek, ‘hakkımda’ diye hırladı, ‘ileri geri konuşmuşsun bundan altı ay önce’ Kuzu, …

Read More »

‘Sen Tene Aşıksın Ben Cana’

Leyla sevdasıyla sarhoş olan ve benliğinden geçerek sahralara düşen Mecnun’a bir gün bir haber ulaştı, ‘Bu sabah Leyla filan yere gidiyor, acele ederse yetişebilir’ Cünun yani delilik çölüne düşmüş olan Kays durur mu haberi alınca… Hemen bir deve buldu ve binerek mahmuzladı. Leyla nerede Mecnun orada olmalıydı. O’nun pervanesiydi çünkü, Leyla’nın ışığına koştu her zamanki gibi. Devenin yeni doğmuş bir …

Read More »

‘Rüzgarın Varlığı Benim Yokluğum’

Bir gün sirvisinek, Hz. Süleyman’a (as) gelerek, ‘sen’ dedi, ‘adaletinle ünlenmiş, rüzgara, ateşe ve suya hükmü geçen bir elçisin. Yardımını istiyorum. Senin adalet ve bağış denizinde benim de hissem var.’ Allah’ın elçisi, ‘ne istiyorsun, derdin nedir?’ diye sordu. Sivrisinek, ‘sorma sultanım’ dedi, ‘ne tadımız kaldı ne tuzumuz, hayatımız zindana döndü’ Hz. Süleyman (as), ‘noldu, ne var?’ diye sordu. Sivrisinek, ‘rüzgar’ …

Read More »

Haddini Bilme Öyküsü

Fare, bir devenin yularına yapışmış, onunla birlikte gidiyordu. Gidiyordu ya gurur ve kibri de kendisiyle birlikte gidiyordu. Deve, ömrü boyunca bunca kibirli, kendini beğenmiş ve üstün gören biriyle karşılaşmamıştı. Fare, kendi kendine, ‘ne büyük bir rehbermişim de haberim yokmuş. Deveyi yularından tutmuş götürüyorum’dedi. Az sonra bir ırmağa çıktı yolu devenin.Gürül gürül çağlayarak akıyordu. Deve duraksadı. Akıntı güçlüydü. Ama rahatlıkla geçebilirdi. …

Read More »

Ayıdan dost

Ormanda bir ayıya boğa yılanı musallat olmuştu. Beline sarılmış sıkıştırıyordu. Ayı can havliyle bağırıyor, yardım istiyor, çırpınıyordu. Bu sırada oradan geçmekte olan bir adam bağırtıya duyarak gelir, kılıcını çekerek yılanı öldürür. Ayı rahat bir soluk aldı. Ve kendisine iyilik yapan adamın peşine bırakmadı. ‘Hayatımı kurtardın, seninle dost olmak ve hizmetine girmek istiyorum’ dedi. Adam istemedi ama üstelemesi karşısında mecbur kaldı, …

Read More »

Fırtınada Dilbilgisi

Kibirli olduğu her halinden belli olan ünlü dilbilgini, sahile geldi. Sandalla karşıya geçecekti. Müşteri beklemekte olan Kayıkçı’ya seslendi. Yaklaştı ve bindi. Biraz yol aldıktan sonra, Kayıkçı’ya, ‘dilbilgisinden anlar mısın?’ diye sordu. ‘Ben’ dedi Kayıkçı, ‘cahil bir kayıkçıyım efendim, dilden de bilgisinden de anlamam’ Bilgin, ‘vah vah’ dedi, ‘senin adına çok üzüldüm, ömrünün yarısı boşa geçmiş’ Acıyarak bakıyordu ona. Biraz daha …

Read More »

YAĞMUR SUYU

Bir zamanlar çölde yaşayan yaşlı bir karı koca vardı. Ömürleri, açlık, sıkıntı ve fakirlik içinde geçmiş ve ne yaptılarsa fakirlikten kurtulamamışlardı. Yoksul adamın karısı neredeyse her gün fakirliklerinden şikayet ediyordu. Yine bir gün kocasına fakirliklerinden şikayet etmeye başladı. Öyle çok şikayette bulundu ki dünyayı adama zindan etti. Adam karısına sabretmesi için nasihatler verdi ise de, karısını ikna edemedi. Kadın şikayetini …

Read More »

ŞAŞININ İNADI

Bir ustanın şaşı bir çırağı vardı. Usta bir gün çırağına; −Bizim eve git. Rafta duran bir şişe var. Onu al gel, dedi. Şaşı çırak, eve gitti. Ustasının söylediği rafa yaklaştı. Rafa dikkatlice bakınca iki şişe gördü. Hemen ustasının yanına dönüp; −Ustacığım! Rafta iki şişe var. Hangi şişeyi istiyorsun, hangisini getireyim? diye sordu. Ustası: −O rafta sadece bir şişe olması lazım, …

Read More »

ARİFLER SULTANI OLASIN OĞLUM

Dondurucu bir kış gecesi. Rüzgar evin damını dövüp durmakta…Kah pencereleri zorlamakta, kah kocaman ağaçların belini bükmekte, kah yürek hoplatarak ıslık çalmakta…Rüzgarın ve boranın çıkardığı ses geceye hakim… Camları demir bir balyoz gibi döven, kapıları gıcırdatan rüzgarın sesiyle herkes uykunun derin iklimlerinde…Beyazıt’ın mübarek annesi de derin uykularda…Bir ara uykuyla uyanıklık arasında yattığı yerden oğluna seslendi: -Tayfun, oğlum!.. Suuu…Susadım!.. Küçük Tayfun birden …

Read More »

Tutku

Vaktiyle bir ülkenin yönetimini üstlenmiş olan Hükümdar, yanında has adamları olduğu halde ava çıkmıştı. Seyisin seçtiği en çevik ve güzel ata binmiş, yanına burnu her türlü kokuya duyarlı av köpeklerini almış, av mevsiminde, ormanda av kolluyordu. Bir orman köyünden geçerken güzellikte cennet kızlarını aratmayan bir cariye gördü. Görünce gönlünü kaptırdı. Adamlarına, ‘kabul ederse derhal bedelini ödeyin bizimle gelsin’ diye emretti. …

Read More »

Üç Öğüt

Avcının biri tuzak kurarak bir serçe avlamıştı.Tutunca aldı eline. Alır almaz Serçe dillendi ve, ‘bugüne kadar’ dedi, ‘sığır ve koyunlar yedin. Yediklerini düşünsene. Doymadın mı da benim birkaç gramlık etime hevesleniyorsun? Onlar seni doyurmadıysa ben ne yapabilirim ki. Bırak beni’ Avcı şaşırdı. Hem serçenin dile gelmesine hem de şimdiye kadar yediklerine. Serçe, sürdürdü konuşmasını, ‘şayet bırakırsan sana üç altın öğüt …

Read More »

Tekkenin Kapısında

Güzeller güzeli Bağdat’lı Cüneyd’in, o hakikat erinin tekkesine bir gün, gerçekten habersiz, okuması yazması olmayan bir delikanlı konuk oldu. Birkaç gün geçti aradan. Tekkedekiler, genç adamın tarikatten ve hakikatten habersiz biri olduğunu gördüler ve şaşırdılar. Birkaç gün daha geçti ve müritler, adamı tekkeden uzaklaştırmak istediler. Delikanlı, ‘beni’ dedi, ‘lütfen şeyhinize götürün, ona öğrenci olmak ve dergahında bir lokmayla yetinmek istiyorum’ …

Read More »

Yoksul Şair Öyküsü

Şairin biri padişahın gönlünü almak için ona şiiriler yazıp ona sundu. Cömert olan padişah bin altın verilmesini emretti, ama cömertlikte padişahtan geri kalmayan vezir ona on bin altın verilmesini uygun buldu. Bunun üzerine şair bir şiir de vezir için yazdı ve armağanını aldı. Birkaç yıl sonra şair tekrar eski yoksul haline düştü. Bir kez daha şiir yazarak padişahın huzuruna çıkıt. …

Read More »