Çok kötü sesli bir müezzin vardı. Halkının çoğu müslüman olmayan bir ülkede ezan okumaya başladı. Orada bulunan müslümanlar,
”Bu çirkin sesinle ezan okuma. İnsanlar arasında kargaşaya sebep olursun. İslâm dinine de zarar verirsin” dediler.
Müezzin aldırış etmedi, çirkin sesiyle ezan okumaya devam etti. Bir gün elinde bir kat elbise, mum ve helva gibi hediyelerle birlikte kâfirin biri çıkageldi.
”Nerede o ezan okuyan ve sesiyle bana huzur veren müezzin? Hediyelerimi takdim edeyim” dedi. Müslümanlar şaşırdı: ”Kendine gel. O çirkin ses insana nasıl huzur verir?”
dediler. Bunun üzerine kâfir anlatmaya başladı:
Benim çok güzel ve akıllı bir kızım var. Müslüman olmayı kafasına koymuştu. Ne kadar öğüt verdiysem kararından vazgeçiremedim. Geçenlerde bu müezzinin ezan okumasını işitince çevresindekilere sormuş:
”Bu ne kadar kötü bir ses. Bu nedir?” Kız kardeşi,
”Bu ses ezan sesidir. Müslümanlar bu sesle ibadet için toplanırlar” demiş. Kızım kardeşine inanmamış. Birkaç kişiye daha sormuş. Herkes aynı şekilde söyleyince içindeki iman sarsıldı. Müslümanlık’tan soğudu. Ben de, kızımın müslüman olma endişesinden kurtuldum. Beni huzura kavuşturan müezzine, bu hediyeleri getirdim.
***
Gerçekten de ezanı sesiyle güzelleştiren müezzin, dinleyenleri başka bir âleme götürür. Bizi bizden alır. Gündelik hayatın kargaşasından uzaklaştırır. Ruhumuza mânevî âlemin ateşini düşürür.
Sonradan müslüman olan birçok insan, ezan sesinden etkilenerek müslüman olduklarını ifade etmişlerdir. Bu husus bile, ezanın güzel sesle okunmasının önemini ortaya koyar.