Allah yolunun yolcularından biri, başına dev bir kavuk geçirmişti. Nereye gitse başından eksik etmiyordu onu.
Bir sabah evinden çıkmış, dergaha gidiyordu. Sokağın izbe bir yerinde, gizlenmiş olan Hırsız, onu kolluyordu. Tenha bir yere geldiğinde, arkadan baldırarak kavuğu kaptığı gibi kaçmaya başladı.
‘Dur’ diye bağırdı Derviş, ‘sarığı aç, içini gör de öyle götür’
Hırsız hem can havliyle kaçıyor hem de sarığı çözüyordu. Çözdü ki ne görsün…Metrelerce uzun sandığı büyük kavuğun içi, işe yaramaz bez ve pamuk pamuk parçalarıyla dolu. Kala kala elinde bir parçacık bez kaldı. Sinirlendi, yere atarak,
‘ben de bu gösterişli şeyin içi kumaş dolu zannetmiştim, seni hilekar seni’ diye çıkıştı.
Derviş,
‘oğlum’ dedi, ‘dünya tam da böyledir işte’