Adamın biri, ‘kendisiyle bir sorunumu tartışacağım bir akıllı arıyorum’ diye dolaşıyordu. Bir dostu,
‘bizim memlekette’ dedi, ‘kendisini deliliğe vurmuş bir adam var’ Adam meraklandı,
‘anlatsana nasıl biri bu?’
‘Valla’ dedi Adam, ‘bir sopaya biner, ardında çocuklar, sokakta koşar durur. Ama ondan akıllısını bulamazsın buralarda. Delilik giysisine bürünmüş bir akıllıdır o’
Bunun üzerine adam kalkıp akıllı delinin yaşadığı şehre gitti.
Sora sora buldu ve,
‘ey süvari’ dedi, ‘atını bu yana sür’
Adam yine bir sopaya at diye binmiş koşturuyordu. Geldi, yanında durdu,
‘ne var?’ dedi, ‘çabuk söyle atım huyludur, yerinde durmaz’
Adam,
‘sana’ dedi, ‘bir şey sormak istiyorum?’
‘Çabuk sor’ dedi Akıllı Deli.
‘Evlenmek istiyorum, nasıl bir kadın bulmalıyım ki mutlu olayım?’
Deli, ‘Üç çeşit kadın vardır’ dedi, ‘biri dert, ikincisi mihnet, üçüncüsü süs. Birincisi sana yar olmaz. İkincisinin yarısı sende olur yarısı senden ayrı kalır. Üçüncüsü tümüyle senin olur’
Ve hızla uzaklaştı.
Adam ardından koşarak,
‘dur’ dedi, ‘gitme, şunu biraz daha ayrıntılı anlat’
Deli, atını sakinleştirerek,
‘birincisi çocuklu dul kadındır’ dedi, ‘sevgisini daha çok önceki eşinden olan çocuğuna verir. Eski anılarıyla yaşar. İkincisi sadece dul kadındır. Yarısı senin yarısı eski eşinindir. Üçüncüsü hiç evlenmemiş olandır. Tümüyle sana aittir’
Ve sözü bitince, sopadan olma atını mahmuzlayarak koşmaya hazırlandı ki, adam,
‘lütfen bekle’ dedi, ‘son bir şey soracağım, onu da cevapla öyle git’
‘Çabuk ol’ dedi, ‘çocuklar bekliyor’
‘Bu denli bilgeliğin var, bu delilik oyunundan amacın nedir?’
‘Sırrımı soruyorsun’ dedi Deli, ‘dinle öyleyse : Şehrin ileri gelenleri beni kadı yapmak istediler. Sen bilgilisin, akıllısın, bu göreve senden daha elihini bulamayız dediler. İstemedim. Bu yüzden işi deliliğe vurdum. Kadı olmaktansa deli olmak daha iyidir’ dedi ve sopadan atını sürdü, çocuklara karıştı.