Bir gün padişahın güzel doğanı saraydan kaçtı, yaşlı ve yoksul bir kadının evine gitti.
Kadın o sırada yemek yapmak için un eliyordu.
O güzel ve bakımlı doğanı görünce yakaladı, ayaklarından bağladı.
Sonra,
‘Belli ki sana iyi bakmamışlar, kanatların fazla uzun, tırnakların da.
Merak etme ben sana iyi bakarım’ diyerek önce kanatlarını kısalttı, sonra da tırnaklarını kesti
Padişan doğanını aramaya çıkmıştı, akşam olunca yaşlı kadının evine geldi.
Doğanı o halde görünce büyük bir üzüntüyle dedi ki,
‘sen yaptıklarının cezasını bulmuşsun, çünkü bana vefasızlık ettin.
Cennetten kaçıp, cehenneme sığınmışsın!’
doğan da kanadını padişahın eline sürüp pişman olduğunu anlattı,
‘sen benim aslımı kabul et. Tırnaklarım gitti ama, sen benim oldukça güneşin bile perçemini koparırım. Kanadımdan oldum, ama senin bir dokunuşun feleğe bile oyun oynarım. Bir kemer kuşatsan dağı bile yerinden sökerim. Nemrut’un mülkünü yerle bir ederim.’