Fırtınada Dilbilgisi

Kibirli olduğu her halinden belli olan ünlü dilbilgini, sahile geldi.

Sandalla karşıya geçecekti.

Müşteri beklemekte olan Kayıkçı’ya seslendi.

Yaklaştı ve bindi.

Biraz yol aldıktan sonra, Kayıkçı’ya,

‘dilbilgisinden anlar mısın?’ diye sordu.

‘Ben’ dedi Kayıkçı, ‘cahil bir kayıkçıyım efendim, dilden de bilgisinden de anlamam’

Bilgin,

‘vah vah’ dedi, ‘senin adına çok üzüldüm, ömrünün yarısı boşa geçmiş’

Acıyarak bakıyordu ona.

Biraz daha yol aldılar.

Denizin tam ortasındaydılar, sahil gözden yitmişti.

Kayıkçı telaşlandı, sık sık göğe bakıyor, toplanan kara bulutlardan kaygılanıyordu.

Öteki,

‘hayrola’ dedi, ‘bir sorun mu var?’

Kayıkçı,

‘şimdilik yok ama sanırım olacak’ dedi.

‘Nasıl yani?’ diye sordu Bilgin.

‘Siz dua etmeye başlayın beyim’ dedi Kayıkçı, dümeni daha sıkı kavradı.

Çok geçmeden siyah buluklar çoğaldı, göğü büsbütün kapladı.

Rüzgar şiddetlendi, yağmur başladı.

Fırtına büyüdükçe kayık sallanıyor, Kayıkçı sandalın selametle yürümesi için çabalayıp duruyordu.

Çabalıyordu ya, Kayıkçı’nın çırpınması boşaydı, kayık batmak üzereydi.

Bilgin’in korkudan beti benzi atmış, tir tir titriyordu.

‘beyim’ diye sordu Kayıkçı, ‘yüzme bilir misin?’

‘Hayır’ dedi Bilgin.

‘Az sonra’ dedi Kayıkçı, ‘ömrün boşa çıkabilir.’

Kekeleyerek,

‘ne demek istiyorsun?’ diye sordu Bilgin.

Kayıkçı, istifini bozmadan,

‘demek istediğim şu ki, dil bilgisiyle bu fırtınaya karışı konulmaz.

Bu konuşulan dilin bilgisini öğrenmektense, yüreğindeki dilin bilgisine erseydin senin için daha hayırlı olurdu’

Check Also

Üzüm Kavgası Mesneviden Hikayeler

https://www.youtube.com/watch?v=dYvBMaq2gN8