Âşık Öldüren Mescid

Rey şehrinin yakınlarında bir mescid vardı. Bu mescidde kim gecelediyse sabahleyin ölüsü bulunuyordu. Bu yüzden o civarda yaşayanlar geleni gideni uyararak, ”Sakın bu mescidde konaklamayın. Kuvvetli bir büyü veya tılsım mı var? Yoksa güçlü perileri mi var? Bilemiyoruz. Bildiğimiz, burada yatanın sabaha canını teslim etmiş olarak çıkması. Canını seven, bu mescidde yatmasın” diyorlardı. Hatta, tedbir olarak gece olunca mescidin kapısına kilit vurmayı düşündüler.

Günler böyle geçerken, bu mescidin şöhretini duyan bir misafir geldi. Gelen misafir, aşk ehli bir dervişti. Mescidde kalmak istediğini söyledi. Bunu duyan halk başına toplandı. Herkes onu uyararak bu isteğinden vazgeçirmeye çalıştı.

”Ey misafir! Bizim sana söylediklerimiz bir efsane veya uydurma değil. Buraya canlı girip de ölü çıkanlara biz şahidiz. Gel, akıl ve insaftan ayrılma.” Misafir onlara,

”Ben, yaşamak istemiyorum. Bu hayata doydum. Yaptığımdan pişman olmam. Çünkü bir kuşa, kafesi bırakıp uçmak nasıl hoş ve tatlı gelirse, bana da ölüm öyle güzel ve tatlı gelir” dedi.

Misafir bunları söyledikten sonra mescide girip yattı. Fakat ona uyku gelir mi? Hakk’ın aşk deryasına batmış bir kişi, bir ırmakta nasıl uyuyabilir? Gam ve keder suyuna batmış âşıkların uykusu, kuşların ve balıkların uykusu gibidir.

Misafir gece yarısı korkunç bir ses işitti. ”Ey fayda arayan kişi! Geleyim mi?”Bu korkunç ses beş kere tekrarlandı. Misafir korkudan yüreği kopuyor, ödü patlıyordu. Kendi kendine, ”Ey gönül, aklını başına al, titreme. Bu sesten ancak gerçek imanı olmayanlar korkar. Hz. Ali gibi ya ülkeyi alırız ya canımız gider” diyerek yattığı yerden sıçrayıp ayağa kalktı. ‘Ey yiğit er!” diye bağırdı. ”Ben buradayım, gerçekten yiğit isen gel. Seni bekliyorum.”

Misafir, bu meydan okumasından dolayı, o mesciddeki büyü bozuldu. Her taraftan altınlar akmaya başladı. O kadar çok ltın yağdı ki, yiğit derviş kapının açılmayacağından korktu. Yiğit derviş cesaret ve kararlılığı karşısında elde ettiği altınları torbalara doldurup dışarıya gömdü.

***

Bu hikâyede bahsedilen altın, Hakk’ın darphanesinde basılmış mâna altınıdır. Mâna altını gönlü zenginleştirir. Aydan

aydınlık yapar. Ey oğul! Sen Allah adamı velîyi gördüğünde, kendinle kıyaslayarak onu beşerî sıfatlarıyla değerlendiriyorsun. Onda

beşeriyet ateşi var sanıyorsun. Sen onda parlayana ateş deme, nur de. Velîler, ilâhî nur sahibidir. Korkma, o nâra atıl. O nur, dostlara gül bahçesi gibidir. Yaklaşanlar gönlünü mâna altını ile zenginleştirir.

Check Also

Üzüm Kavgası Mesneviden Hikayeler